Edebiyat

Kılıç, Ağaç, Taş ve Suyun Öyküsü

Subcomandante Marcos

“…

Koca Antonio devam etmekte “Konuşmuş kılıç, demiş ki, en güçlü ve kudretli olan benim, bir savurmada keserim ve beni tutana güç, bana karşı çıkana ölüm getiririm. Yalan, demiş o zaman ağaç, en güçlü olan asıl benim, rüzgârlarla en acımasız fırtınalara direnmişim ben. Kılıçla ağaç kapışmışlar. Ağaç kılıca karşı olanca sertliğiyle karşı koymuş ama kılıç darbe üstüne darbe olup inmiş ağacın gövdesine ve keserek yıkmış onu sonunda. ‘İşte en güçlü benim’ demiş kılıç yeniden. Yalan, demiş bu kez taş, en güçlü benim; zira dayanıklı, antik, ağır ve katıyım. Taşla kılıç sonunda girişmişler birbirlerine. Taş çetin bir mücadele vermiş kılıca karşı. Kılıçsa çarpıp durmaktaymış taşa ama onu ayırsa da parçalara, bir türlü imha edememekteymiş. Sonunda kılıç ağızsız kalmış, taş da paramparça olmuş. Bu bir beraberlik, demişler kılıçla taş ve kavgalarının boşunalığına içerleyip gözyaşı dökmüşler.

Bu arada köşede kavgayı sessiz sedasız seyretmekte olan bir dere suyu varmış. Onu fark eden kılıç, ‘baksana en zayıfımız sensin kimseye bir şey yapamazsın sen, ben senden kat be kat güçlüyüm’ demiş, ardından var gücüyle suya çarpmaya başlamış. Büyük bir gürültü patırtının içinde olay çıkartmakmış niyeti. Balıklar kaçışmış dört bir yana ve su direnememiş tabi, yarılarak içine almış kılıcı. Ne var ki azar azar tek bir söz bile söylemeden su başlamış kılıcı içine sararak ve tanrıların susuzluğunu gidersin diye yarattığı büyük suya doğru akarak eski halini almaya. Zaman geçiyor ve sudaki kılıç yavaş yavaş oksitlenip yaşlanıyormuş; balıklar artık ona korkmadan yaklaşıyor, onunla dalga bile geçiyorlarmış. Acılar içinde çekilmiş sudan kılıç, ben ondan daha güçlüyüm ama neye yarar, ona hiçbir şey yapamadığım gibi, o kavgaya bile girmeden beni yenmesini bildi, diye kahırlanmış.

Seher vakti geçip de güneş çıktığında, kendilerini yenilemek için birlikte yorulan kadınla erkek yataklarından kalkmışlar ve dışarıda paslanmış, bir köşede asılı duran kılıcı, parçaları her yana saçılmış taşı, devrilmiş ağacı ve hala türküsünü söylemekte olan dere suyunu görmüşler.

Büyük dedeler öyküyü burada bitiriyor ve şöyle diyorlar: öyle olur ki hayvana karşı kılıç gibi, fırtınaya karşı ağaç gibi, zamana karşıysa taşlar gibi savaşmak zorunda kalabiliriz. Ama bazen de öyle olur ki tüm güçlüklere karşı bu kez de su gibi savaşmamız gerekir.

İşte şimdi suya dönüşme ve bizi ilk tanrıların susuzluk giderilsin diye yarattıkları o büyük suya ulaşana kadar devam etme zamanıdır.”

Koca Antonio’dan Öyküler – Subcomandante Marcos

dadaoğlu

Haydar Dadaoğlu, Eylül 1980'de Şili'de dünyaya geldi.

Share
Published by
dadaoğlu

Recent Posts

Mehmet Siyah Kalem

Kendisini ilk tanıdığım zamanlarda resimlerinin altına "Mehmet Siyah Kalem" olarak imza atan efsanevi bir Türk…

4 sene ago

Skammen – Utanç

Skammen filmi Ingmar Bergman’ın 1968 tarihli yapımıdır. İnsanın varoluş çilesi üzerine filmleriyle bilinen Bergman, Skammen…

4 sene ago

Antik Mısır’da Sanat

Herkes Mısır’ın tarihin uzak ufkunda kilometre taşları gibi dikili duran, zamanın hışmına uğramış taştan dağların,…

4 sene ago

Sanat ve İlkel Topluluklar

İlkel sanat, önceden saptanmış bir yol izler ama yine de sanatçıya kendi yeteneğini gösterme olanağı…

4 sene ago

Tarih Öncesi İlk Sanatçılar

Dillerin nasıl doğduğunu bilmediğimiz gibi, sanatında nasıl doğduğunu bilmiyoruz. Eğer tapınak ve ev inşası, resim…

4 sene ago

Yunan Sanatı

Yunanistan üzerindeki egemenliklerinin ilk yüzyıllarında, bu kabilelerin sanatı oldukça kaba ve ilkeldi. Katılık yönünden daha…

4 sene ago